RAMAZAN ÖNCESİ HAZIRLIKLARIMIZ OLURDU


Ramazan ayı inanç kültürümüzde, sosyal ve hayat tarzımızda etkiler yapan bu aya özgü bir takım davranış biçimlerini sergilediğimiz önemli bir dönemdir.

 

Bir zamanlar bu şehirde ramazan ayının gelmekte olduğunu günler öncesinde hissederdik. İnsanlar ramazanı ilk defa yaşayacaklarmışçasına heyecanla hazırlıklar yaparlardı

 

Haraketlilik önce evde başlardı. Hele hele ramazan ayı bahara veya yaz mevsimine denk düşmüşse ramazan temizliği genel bir temizliğe dönüşürdü. Evler dip bucak temizlenir, halı kilim yıkanır, boya badana yapılırdı.

 

Ramazanda evde ihtiyaç duyulabilecek gıda maddelerinden; yağ, şeker, un ve baklagillerin eksikleri tamamlanırdı.
Ramazan ayında Gazianteplinin sofrasının üç demirbaşı; Ramazan kahkeci, meyan şerbeti ve susamlı pide ekmeğidir.

 

Bu nedenle tatlıcı, helvacı, kahkeci, pide fırıncıları, şerbetçiler, ramazanda artan talepleri karşılamak için gerekli tedbirleri alırlardı.
Ramazan davulcuları, ramazan ayının değişmeyen bir parçasıydı. Ramazan ayı girmeden davulcular için mahalle mahalle görevlendirmeler yapılırdı.

 

Ramazan topu ramazanın geldiğinin işareti olarak kabul edilirdi. Ramazanda iftar topunun ve ezan sesinin duyulması ile açılırdı. Bu nedenle Antep kalesindeki ramazan topu temizlenir, bakımı yapılır,top atışı için gerekli olan barut temin edilir, topçusu belirlenirdi.

 

Gaziantep’te Kahvehanelerin Ramazan ayı boyunca sahura kadar açık kalması adettendi. Bu nedenle kahvehaneler iftardan sonra gelecek müşterileri için kahvehanede gerekli düzenlemeyi yapar, eksiklerini tamamlarlardı.

 

Kahvehanelerde özellikle hikâyeciler için yer ayrılır, onlara bir köşe tahsis edilirdi.  Ramazanda kahvehanelerde hakiye dinlemek oldukça keyifli olur, buna çocuklarda götürülürdü.

 

Gaziantep’te ramazan gecelerinin vaz geçilmez eğlencelerinden biri de Hacivat karagözdü.   . Bununla ilgili olarak karagöz oynatıcıları oyunlarını nerede sergileyeceklerse yer tespiti yapar, izleyiciler için kürsü temin eder, perde ve gerekli ışıklandırmaları tamamlarlardı.
Ramazanda sahurda ciğer kebapçıları en çok uğranılan yerlerdendi. Özellikle kale altındaki kebapçılar müşterileri için gerekli tedbirleri alırlardı.

 

Ramazan gelemden önce Camilerin genel temizliği yapılırdı, halılar yıkanır, kandiller temizlenir, kandiller için yağ temin edilirdi. Bu temizlikler ve hazırlıklar da genellikle mahalleliler tarafından yapılır, eksikler yine mahalleleriler tarafından giderilirdi.
Ramazan gelince şehirde; gazino,   bar, pavyon gibi eğlence yerleri” ramazanda kapalıyız” duyurusunu kapılarına astıkları yazılı ilan ile duyurur, kapalı olacaklarını peşinen ilan ederlerdi.

 

Kasap, lokanta gibi yerler oruç tutmayanlar için dükkân önlerine perde çeker oruç tutanlara karşı saygılı olmaya çalışırlardı.
Ramazanına girildiğinde sanki sihirli bir el değişmecesine kente bir sakinlik çöker, İnsanlar mülayimleşir, öfke ve şiddet birden ortadan kalkardı. Bu da ramazan ayının hikmetlinden sayılırdı.

 

Ramazanın özellikle yaz mevsimine denk geldiği yıllarda iftardan sonra, teravih namazının ardından insanlar kendilerini sokağa atar, aile çay bahçeleri, parklar dolar taşardı.

 

Bu bilindiği için de özellikle yerel yönetimler bu aylarda halkın eğlenmesine desek verecek olacak programlar yaparlardı. .
Bir de ramazan öncesinde çoluk çocuk “him basma” yapılırdı. Bu Anteplinin ramazanı karşılama, Ramazan öncesi en önemli yeme içme âdetiydi.

 

Şimdi bakıyorum da ramazanın başlamasına birkaç gün kalmasına rağmen; çarşıda, pazarda evlerde ramazanın gelmekte olduğuna dair bir işaret, bir hazırlık göremiyoruz.

 

Ramazan geliyor. Geliyor gelmesine de çocukluğumuzun ramazanlarını hatırladığımda çevremizde gördüğümüz o eski hassasiyet ve hareketlilik hiç yokmuş gibi geliyor bana

 

Metropol kent kültürünün dayattığı hayat tarzı; düşünme ve yaşama biçimini, yeme içme kültürünü; insanların bir birlerine olan saygı ve sevgisinde, sosyal ilişkilerinde istenmeyen değişmelere, farklılaşmalara neden olurken; hem ramazan hazırlıklarında, hem de geleneksel ramazanı karşılama ve yaşama kültüründe de önemli kırılmalara neden oldu. Bu yeni dünya görüşü dünden bugüne pek çok şeyin değişmesine yol açarken, gelenekselliğin horlanmasına, yerel kültürün dışlanıp unutulmasına yol açtı.
Şimdilerde de ramazanı yaşıyoruz! Âmâ ramazanı ramazan yapan o güzelim yardımlaşma, paylaşma, şefkat, merhamet azaldıkça ramazanların da tadı tuzu kaçıyor.
Ramazan ayı var ama o bizim bildiğimiz ruh yok sanki!

 

Şimdi pek çok kişi” nerede o eski ramazanlar?” derken, geride kalan yıllardaki ramazanları özlemle anarken, burunlarının direği sızlamakta.

Yorum Yaz
  • UYARI: Konuyla ilgisi bulunmayan, hakaret içeren cümleler veya imalar, inançlara saldırı, şiddete teşvik yorumları onaylanmamaktadır.