Harika Bir Hikaye

 

İstanbul'a  ilk kez gelen Carlos Santana, alanda karşılanıp konaklayacağı otele  getiriliyor. İlk gün serbest, akşama basın toplantısı yapılacak.  Dinlenmek yerine, "Çıkalım İstanbul'u dolaşalım," diyor. Yanına bir  rehber veriliyor, kendisine bir de araç tahsis ediliyor. Kapalıçarşı,  Sultanahmet, Ayasofya derken Santana güzel bir çay bahçesi görüyor. Hem  üstadı dinlendirelim hem de bir Türk kahvesi içsin diye bahçede bir  masaya oturuyorlar.

 

 

O ana kadar koca Santana'yı bir Allah'ın kulu  tanımıyor. Resimdi, imzaydı diye taciz eden de yok… Kendi de zaten bu  durumdan şikâyetçi değil, çünkü adamın öyle kompleksleri yok... Rehberle  beraber kahveleri höpürdeterek sohbet ediyorlar. Birden çay bahçesinin  önünden geçmekte olan boyacı Roman çocuklar bağırmaya başlıyorlar: "Heyy  !.. Hello Santana! Welcome İstanbul! I love you Santana!.."

 

 

Çay  bahçesinin garsonları çocukları tersliyor. "Kesin ulan, bağırmayın,  içeri falan da girmeyin, dağılın buradan, müşteriyi rahatsız etmeyin !"  Santana rehberine diyor ki : "O çocukları buraya çağır, ben içeri  gelmelerini istiyorum." Rehber çocuk hemen garsonlara durumu izah  ediyor: "Aman abilerim, adam dünya starı, herkese rezil oluruz,  boyacıları yanına istiyor, bırakın gelsinler..."

 

 

Çaresiz izin  veriyorlar. Boyacı Roman çocuklar sandıklarıyla beraber dalıyorlar çay  bahçesine... Rehber söylediklerine tercüman oluyor, başlıyorlar koca  Santana'yla sohbete... Diyorlar ki, "Sen dünyanın en büyük gitar  ustalarındansın. Senin çizmelerini boyayalım, kıyağımız olsun, beş kuruş  istemeyiz.."

 

 

Santana çok mutlu oluyor, hem de çok şaşırıyor…  Çocuklara gazoz, kola ısmarlıyor. Sonra da soruyor tabii : "Geldiğimden  beri beni İstanbul'da kimse tanımadı. Peki bu çocuklar beni nasıl  tanıdı?.." Çocuklar anlatıyorlar: "Biz boya yaparken bazı müşteriler  gazete okur. Fırça sallarken arada gazetelere de bakıyoruz tabii.  Resmini orada gördük. 'Dünya Yıldızı Santana İstanbul'a Geliyor'  yazıyordu, oradan tanıdık seni."

 

 

Çizmelere boya cila yapılıyor.  Santana para vermek istiyor ama çocuklar almıyor. "Peki," diyor Santana,  "yarın akşam konserim var, beni dinlemek ister misiniz?" Çocuklar deli  oluyor. "Hem de çok isteriz Santana. Sen delikanlı adamsın!.."

 

 

Rehberden  ikişer kişilik davetiyelerden alıyor, çocuklara veriyor. Kardeşiniz  varsa yanınızda getirebilirsiniz, diyor. Çocuklar çok mutlu, tabanları  kıçlarına vurarak çıkıyorlar, çay bahçesinden caddeye doğru seğirtip  kayboluyorlar...

 

 

Ertesi akşam Açıkhava'da müthiş bir izdiham var.  Roman çocuklar ellerinde davetiyelerle konsere geliyorlar. Ana kapıdan  giremiyorlar, çünkü Santana misafirlerine VIP davetiye vermiş, çocuklar  nereden bilsin, VIP kapısına gelince kıyamet kopuyor... "Kimden çaldınız  lan bu davetiyeleri ?" Çocuklar, "Biz kimseden çalmadık abey, biz  Santana'nın misafirleriyiz, o verdi bunları bize…’’ deyince, ‘’Hadi  ulan!’’ diyerek ve sille tokat tartaklayarak çocukların ellerinden  davetiyeleri alıp kapıdan kovuyorlar.

 

 

Ama Santana'nın VIP  misafirleri pes etmiyor... Sanatçıların arka giriş kapısını buluyorlar.  Orada da aynı muamele tabii: "Hadi yürüyün lan!.." Çocuklar asla pes  etmiyor. "Santanaaa ! Santanaaa !.. Help.. Help !.." diye hep bir  ağızdan basıyorlar feryadı. Bir şekilde rehbere haber gidiyor, o da  gidip durumu Santana'ya anlatıyor. Sonra da rehber gidiyor, çocukları  alıp kulise, Santana'nın yanına getiriyor. Salya sümük, gözyaşları  içinde başlarına geleni anlatıyorlar. Santana çok üzülüyor ve  sinirleniyor: "Misafirlerim alın ve yerlerine oturtun."

 

 

Boyacı  Roman çocuklar rehberle beraber sahne kenarından seyircinin arasına  iniyorlar. Büyük sorun oluyor... Çocukları yerlerine çoktaan birileri  oturmuş bile. Vali yardımcısının kızı, damadı… Belediye'den falancanın  bacanağı, filancanın eltisi, görümcesi.. "Biz protokolüz kardeşim,  kalkmıyoruz !" diyorlar.

 

 

Görevliler de durumun farkında ama  korkudan bir şey yapamıyorlar... Dakikalar geçiyor ama sorun  çözülemiyor. Sonunda merdiven basamaklarına birer minder koyulup  Santana'nın VIP misafirlerini oraya oturtarak olayı bağlıyorlar.

 

 

Rehber  tekrar Santana'nın yanına gidiyor ve olanları anlatıyor. Sanatçı diyor  ki, "Git onlara söyle, benim misafirlerime kimse saygısızlık yapamaz...  Eğer sahneye çıktığımda çocukları en ön sırada, koltuklarda görmezsem  tek bir nota çalmam. Sahneye çıkarım, olayı anlatır, veda eder giderim.  Tazminat falan da umurumda değil, bedeli ne olursa olsun öderim."

 

 

Konserin  başlaması lazım ama bir türlü başlamıyor. Alkışlar, ıslıklar başlıyor.  Ve işler karışıyor. VIP bölümünde bir kargaşa var... Bu defa görevliler  durumun vahametinin farkında. Çocukların koltuklarına çöken baldız,  bacanak, elti, görümce ve de enişte... Tek tek koltuklardan  kaldırılıyorlar. En ön orta protokol koltuklarına Santana’nın VIP  misafirleri olan Roman çocuklar oturuyorlar...

 

 

Arkaya "tamam"  diye haber gidiyor, ışıklar açılıyor, sahne aydınlanıyor ve Carlos  Santana sahneye çıkıyor… Yer yerinden oynuyor. İlk iş olarak ön tarafa  bakıyor, misafirleri yerinde mi diye... Çocukları görüyor, bakıyor ki  herkes mutlu… Başparmağını yukarı doğru çevirip VIP misafirlerine bir OK  çekiyor. Sonrasında o sihirli parmaklar gitarının tellerine gömülüyor.  Açıkhava'da sanki gitarından binlerce beyaz güvercin çıkıyor. Uçuyor,  uçuyor, Santana'nın misafirlerinin üstünde sortiler yapıyor..

 

 

Onun içindir ki Santana gibi sanatçılara virtüöz, muhteşem, büyük star demeden önce ‘’Adam’’ diyorlar. 
Gerçekten çok büyüksün... Viva Santana!..”

 

 

Öğretmen,
Doktor,
Mühendis,
Avukat,
İş adamı
Ve 
Şöhretli olunabilinir.
Ama adam olmak her insanın olacağı bir zanaat değildir.
Yürek ister,
Mertlik ister,
Mütevazilik ister,
Bilgi ister.
Görgü ister 
Ve bir de,
Gönül ister!..

Alıntı

Yorum Yaz
  • UYARI: Konuyla ilgisi bulunmayan, hakaret içeren cümleler veya imalar, inançlara saldırı, şiddete teşvik yorumları onaylanmamaktadır.