Bursa'nın Başkent olduğu zamanda bir fırıncı vardı.. seneler önce Kendisine sahte para verseler de o bunu müşterinin yüzüne vurmaz, istediği ekmeği verirdi.
Etrafındakilerin bir kısmı onun bu hâlini bilir, şaşırırlardı.
Ama niçin böyle yaptığını ailesi dahil kimse anlamazdı.
Nihayette bir koca çuval dolusu sahte para biriktirmişti bu bilge fırıncı.
İyice yaşlanınca da işleri çocuklarına bırakmıştı.
Derken, emr-i Hakk'ın yaklaştığını anlayınca çocuklarından o çuvalı getirmelerini istedi.
Çocukları zorlanarak içi sahte para dolu çuvalı babalarının yanına getirdiler.
Adam elini çuvalın üstüne koydu ve şöyle yalvardı;
“Allahım, biliyorsun ki yıllarca insanlar bana sahte dirhem getirip benden ekmek aldılar.
Ben onlara bu "para sahte" diye ekmek vermemezlik yapmadım.
Sahte paralarını yüzlerine vurmadım.
Şimdi ben de senin huzuruna sahte taâtlerle geliyorum.
Yarabbi ne olur yüzüme vurma”
PŞimdi bizlerde rabbimize boyun büküp; “Ey Rabbimiz! Bizim de taatimiz ibadetimiz sahte olmasa da sana gerektiği gibi kulluk edemiyoruz.
Ne olur, Kendi kereminden bizlere de lutfeyle, kabul et. Ayıplarımızı, eksikliklerimizi yüzümüze vurma” diye Duâ edelim mi Dostlar ? Çünkü bilen asla aptal olmaz
Kalın Sağlıcakla İbrahim OĞUL Gaziantep engelli Denekleri Federasyonu Genel başkanı
Eyvallah. Öncelikle o bilince erişmek gerek bunun için adaletli, dosdoğru, iyilik sever ve işlerinde en güzel şekilde yapılması gerek kısacası İNSAN olmak gerek